Latest Blog Post

Basın açıklaması...

Umarım herkes işini gücünü bırakmış, çayını kahvesini soğutmuş ve “Bu ne a içilmez bu” şeklinde söylenip önündeki karton bardağı elinin tersiyle masadan uçurmuş; ardından soğuk ve rüzgarlı havalarda insanın içini ısıtacak tek şeyin bu blog olduğunu fark etmiştir (güç zehirlenmesi)…

Bugün herkesin “Hayır dur, yapma!” haykırışlarına rağmen ve kendime hakim olamayarak bir itirafımı paylaşmaya karar verdim. Yaz mevsimini çok sevdiğimi ve hot girl summer falan olduğumu herkes bilir. Bilmeyenler biliyor gibi kafa sallarsa sevinirim. AMA… Sanırım ben artık sonbahar adlı kişiden hoşlanıyorum… Evet…

Zor bir karardı, hiç kolay olmadı itiraf etmek. Yanlışlıkla sıcaklarla fazla samimi olduk. Aç kaldık, susuz kaldık (şakasız), tuvaletimizi yapmaya korkar olduk. Yeri geldi, kendi götümüzle münakaşa ettik. Quasimodo bile bir bardak suyu lakır lukur içerken biz perişan olduk. HAYAT DURDU. Tam o anda fark ettim ki, artık dünyada en sevdiğim şeyler listemi güncellemem gerekiyor. Bu yüzden en başa suyu koydum. Listenin geri kalanını sormayın, bu konuyu başka bir yazıda ele alacağım.

Demem o ki sevgili yaz mevsimi, artık seni sevmiyorum. Zor ve toksiksin. Tamam, ben de biraz ayran gönüllü olabilirim ama bu sefer sorun bende değil. Sende. Bunu da sonbaharın ortasında fark etmem enayiliği… “Ama ne yapayım Zuhal abla, zor beğeniyorum :3”

Sonbahara gelince, o insanı main character tribine sokan kasveti yok mu… literally, it’s my type. Tabii şahsım tarafından sevilmesinin büyük bir kısmını yağmura, Vega'ya ve Şebo'ya borçlu. Bir de doğum günüm olduğu için galiba. Çok da önemli değil. Her neyse.

Yani sonbaharcığım, ne zaman aklına gelirsem bana yaz. Yaz işte, ne yazdığının bir önemi yok. Olur da şans bu ya, aklına gelirim belki diye nasılsın yaz mesela. Şimdi daha iyiyim diyebileyim sana. Neden dersen de, çünkü sen geldin derim muhtemelen…

Seni seviorum, xoxo...